Gök griye çalakalem, yeryüzü hüzünlü ve bu hüzünde istikrarlı,
Bir yanım kuş cıvıltısı, bir yanım ise insan kalabalığı…
Siluetler geçiyor gözlerimin önünden,
Kimi yaşından yorgun, kimi haddinden fazla telaşlı.
Kiminin acelesi var sanki hayata karşı,
Kiminin boynu bükük, kimi mağrur; kimi içe kapanık, kimi oldukça coşkulu…
Kiminin tebessümü, kiminin boyundan büyük kahkahası…
İnsanlar geçiyor gözlerimin önünden zihnim çok kalabalık.
Sağımda solumda kimsecikler yok,
Sesim soluğum kesik ama beynimde havada uçuşuyor cümleler…
Kimine sayıyor, kimine sövüyor; kimine hasret, kimine özlem biriktiriyorum.
Yaşımdan yorgunum bu günlerde.
İnsan siluetleri geçiyor gözlerimin önünden….
Bir birtanımlamaya çalışıyorum onları…
Kendimce isimler vermeye çalışıp kendimce hikayeler giydiriyorum onlara.
Her birinin bir hikayesi var ama sonu masalla biten birinede henüz rastlamadım.
İnsanlar biriktiriyorum zihnimde, her biri ayrı yerlerde….
Üstümde havanın ağır kasveti, çıplak ayaklarımın altında yeşilin verdiği huzur.
İkiye bölünmüş misali, parça parça …
Kimsecikler yok etrafımda kendimce kurgular yaratıyorum düşüncelerimde.
Günü geçirme derdine mi düştüm nedir bilinmez, bir hayal bir umuda yer yok içimde.
Kendi kendime konuşuyor kendi kendime cevaplar sunuyorum
Beğenmediğim olursa kızıp bağırıp çağırıyorum
Sonra geçiyor öfkem, dinginleşiyor ..
Etrafı kolaçan ederken gözlerime bir ışık huzmesi düşüp aydınlanıyor yüreğim
Gözüme çarpıyor sevilesi, öpülesi çocuklar…
Huzuru uzaktan da olsa onlara gözlerimle sarılmakta buluyorum
Siz olmazsanız bu dünya yaşanılası değil…!
İnsan silüetleri geçiyor önümden ben de onların arkasına takılıp bir bilinmeze doğru yol alıyorum …