SEMİH


KURGUNUN LORDLARI

KURGUNUN LORDLARI


Çoğu zaman bir filmi izlerken, yönetmenine dikkat etmeyiz. Genelde birkaç oyuncusuna bakıp “yönetmenin” önceki filmlerinden referans alıp (bu kısımda da yönetmen kimsenin umurunda olmaz) filmi izleriz. Kült bir filmin, o film olmasını sağlayan genelde yönetmeninden başkası değildir. Senaristler, yardımcı yönetmenler vs. ne olacak dediğinizi duyar gibiyim ancak o başka bir yazının konusu olabilir. Çünkü her film; yönetmenin içinden, hayatından, anılarından bir parçadır. Her ne kadar senarist yazsa da hikayeyi,  senaryo oynanmaya başlayınca o yönetmenin bir hamuru olur çıkar. Çoğu yazımda da bahsettiğim gibi her yönetmenin kendine ait bir tarzı, bir baharatı, bir imzası vardır filmlerinde.

Üst üste aynı yönetmenin filmlerini izleyince bu imzalar daha çok fark edilmeye başlanıyor. Ve bu hem film izlemenizde bir rehber hem de tarz arayışınızda kolaylık sağlayan bir araç oluyor. Mesela ben ne zaman sıcak çikolata tadında bir Hollywood filmi izlemek istesem, bir Nora Ephron filmi açarım. Nora Ephron’un filmleri içinizi sımsıcak eder ve temiz duygularla baktırır hayata. Bunun gibi birçok örnek mevcuttur. Örneğin ne yaklaşan ne uzaklaşan sabit bir kadrajdan bir Anadolu kasabası izliyorsanız bilin ki bir Nuri Bilge Ceylan filmi izliyorsunuz. Yalnızca tür ve imza bakımındandeğil konu bakımından da bu olay söz konusudur. Yugoslavya tarihi ve Doğu Avrupa kültürünü merak ediyorsanız Emir Kusturica’dan başkasını izlemeyeceğinizi bilirsiniz. Hızlı, vahşi ve biraz İngiliz aksanlı bir aksiyon filmi arıyorsanız “GuyRitchie” emrinizdedir. İnsanın tüm ilkel duygularıyla baş başa kalmak ve normların ötesine geçmek isterseniz “GasparNoe” abimiz sizin için deliliğin sınırlarını aşacaktır. Bir yönetmenin birkaç filmini izleyince, demek istediğim imza meselesini kolayca yakalarsınız.

Ufak ayrıntılar filmlerde hep var olur ve bunun imza olduğunu fark edebilmek insanda hoş bir tatmin duygusu yaratır. (Sizi bilemem ama en azından bende öyle oluyor.) Çünkü bilmek her zaman insanı iyi hissettirir. Bilmek ötesine geçmektir. Ve her ötesine geçilen her anda sonsuzluk duygusuna biraz daha yaklaşılır.

Konu biraz başka tarafa uçtu, biliyorum. Ancak burada önemli olan kısım; farkında olmak. Farkında olmak; bir filmi anlamanızda, yorum yapmanızda, bazı alt metinleri okumanızda büyük yarar sağlar. Bir önceki yazımda da bahsettiğim özümsemeyi biraz daha arttırmış olursunuz.

Bir sonraki film izleyişinizde, filmin yönetmenine bir göz atın. Belki de daha önce birkaç filmini izlemiş bile olabilirsiniz. İzlediğiniz bir film, birinin kimseye anlatamadığı acıları, kaygıları, hayalleri olabilir. Bunun olasılığını da hesaba katın. Eminim sizin için daha anlamlı bir izleyiş olacaktır. Bu yazımla birlikte her yazımın sonunda sizler için seçtiğim bir filmi paylaşacağım. Ufak bir teşekkür hediyesi olsun okuyucularıma. Şimdiden iyi seyirler. Hoşça kalın gerçek hayatın yönetmenleri.  (Julie& Julia – Nora Ephron)