SEMİH


SANATSAL SİNEMAYA BİR BAKIŞ

SANATSAL SİNEMAYA BİR BAKIŞ


Sanat filmleri, sinema için başlı başına ayrı bir türdür. Sürreal bir çalışma üslubu içerir. Yönetmenlerin iç dünyasını imgeler aracılığıyla izleyiciye

aktarma; bir sanat filmini oluşturan ana öğedir. Ancak anlatılmak istenen imge izleyiciye tam olarak ulaşıyor mu bunun üzerinde durmakta fayda vardır. Birçok sanat filmi

var olan duygu ya da düşünceyi direk aktarmak yerine izleyiciye dolaylı bir anlatım sunar. Yönetmenler kimi zaman bir olgu anlatmaktan ziyade sinema aracılığıyla bir ahenk

biçiminde sahnelerle izleyiciyi etkilemeye çalışır. Tarkovski'nin 1975 yapımı "Mirror" filmi sinemada şiirsel anlatıma bir örnektir. Her sahne birer dize niteliğinde ve şiirsel bir ahenk içerisindedir. Bir başka örnek Fransız yönetmen Jean-Luc Godard'ın 1961 yapımı "Une Femme est Une Femme" filmidir. Sinemada tiyatrosal anlatıma sahip olan bu film bir tiyatro oyunu izliyormuş hissi verir insana. Yalnızca sanatsal eser içeriği olarak da bakmamak gerek sanat filmlerine. Çünkü hayatın için gerçekçi anlatımlar da bir sanat filmi sayılabilir. Herhangi bir insanın hayatından bir kesit, yönetmenin anlatımıyla gerçekçi bir aşk hikayesi bir sanat filmi olabilir. Burada önemli olan kıstas gişede hasılat yapmaktan çok bir sanat eseri ortaya koymakta yatar. Türk sineması bu bakımdan iki büyük isme sahiptir. Daha önce hiç sanat filmleriyle tanışmadıysanız Nuri Bilge Ceylan ve Zeki Demirkubuz sinemasına gözatabilirsiniz. Ama benden demesi fazla etkilenen biriyseniz dikkatli olun. Çünkü bu yönetmenlerin filmleri gerçekten sarsıcıdır. "Sanat, sanat içindir." anlayışı sanat filmlerini tam manası ile anlatır. Öğretme ya da izlenme kaygısı gütmeden yalnızca kendi üslubunu ortaya koyarak bize sanat değeri olan filmler ortaya koyar yönetmenler. Aslında toplumun her kesmine hitap etmiyor demek de yerinde olur. Sanat filmleri daha çok sinema ile ilgilenen kitlenen tarafından rağbet görür. Herkesin anlayabileceği bir şekilde eserler ortaya koymak yönetmen için bir anlam ifade etmez. Herkes tarafından anlaşılmak değil kendini anlatmak ister yalnzıca. Ancak kendi tarzında anlatmak; kendi duruşuyla, kendi üslubuyla bir eser ortaya koyup anlatmak. İçinden geçenlere, duygularıyla düşünceleriyle bir sanat yaratmışsa o filmle yönetmen için bu yeterlidir. Bir tuval gibidir, bir şarkı gibidir, bir heykel gibidir sanat filmleri. Öyle bakmak öyle anlamaya çalışmak öyle değerlendirmek gerekir. Sizin saçma bulacağınız bir sanat filmi içinde nice acılar, nice sevinçler, nice vedalar içerir. Önce yönetmeni anlamak sonra filmi anlamaya çalışmak gerekir.(Bu da küçük bir sanat filmi izleme tüyosu olsun size. :D) Çünkü içeriyi anlamadan dışarıyı anlamaya çalışmak fazlasıyla zordur.

 

Bir sanat filmi izler misiniz bilmiyorum. Ama eğer izlerseniz dediklerimi unutmayın. Özümsemek anlamanın yarısıdır. İzleyin ve hissedin. Sanatla kalın, sinemayla kalın. Bir film izleyip öyle hoşça kalın. :)