SEMİH


KİMİN ESTETİĞİ KİMİN ALGISI


İnsanın estetik algısı komplike bir bütündür. Birçok etkeni içinde var ederek bir algılama oluşturur. İnsanın doğumundan başlayarak her yeni deneyimle gelişir ve şekillenir. Bireyin aile üyeleriyle arasındaki ilişkiler, ilk aşık olduğu kadın ya da erkek, yaşadığı travmalar, izlediği filmler gibi birçok etken estetik algısının oluşmasında pay sahibidir. Bu bakımdan estetik algısı kişiden kişiye farklılık gösterir ve her bireyin beğenme dürtüsü birbirinden ayrıdır. Aynı anda doğmuş, aynı hayatı yaşamış,  birbiriyle tıpatıp aynı iki bireyden birinin hayatına bir travma ekleyelim. Travma eklenilmiş bireyin estetik algısı değişecek ve 2 bireyin estetik algısı birbirinden farklı duruma geleceklerdir. Her zaman aynı şeyleri beğenmeleri mümkün olmayacaktır. Etkenler estetik algısından böyle farklar doğuracak kadar etkilidirler.

Günümüzde dizilerle, filmlerle ve hatta oyuncaklarla bile estetik algısı bazı endüstriler tarafından şekillendirilmeye çalışılmaktadır. Örneğin “Barbie” bebeğini ele alalım. Önceden yalnızca; sarışın, fit vücutlu, yüz hatları gayet düzgün, Avrupai görünümlü Barbie bebekler vardı. Her kız çocuğu bu bebeklerle büyür ve ona göre beğenisi oluşurdu. Çoğu kız çocuğu Barbie bebekler gibi bir görüntüye sahip olmak isterdi. Ancak son yıllarda bu Barbie görüntüsüne bir takım değişiklikler yapıldı. Artık siyahi, Asyalı, kilolu, kaslı vb. birçok özelliğe sahip Barbie bebekler mevcut. Bu da haliyle estetik algısından bir değişiklik yaratıyor. Ve belli başlı kalıplardan daha geniş çaplı kalıplara girmemizi sağlıyor. Ama bir kalıbın içinde olma metaforu asla değişmiyor. Çünkü belli bir estetik algısına sahip olmak ve çoğunluğun buna adapte edilmesi kapitalist sistem için bal kaymaktır. Tek tipleştirilmiş bir estetik algısı kolayca ürünlerin ortaya çıkabilmesine ve bunu insanlara kolaylıkla satabilmenize yol açar. Bu sayede birçok ürün daha ortaya çıkmadan beğendirilmiş olur. Ancak bu etik midir? Fabrika üretimi gibi bir toplum yaratmak ne kadar mantıklıdır? Bu özgünlüğü ve sanatı yok eder mi?  Toplum da hızla bu sisteme adapte olmaya başladığından bu gibi sorular pek bir anlam ifade etmemeye başlamaktadır. Ancak tek tipleşme de yavaş yavaş insanlık adına birçok şeyi yok etmektedir. Doğallık, sadelik gibi kavramlar birer kelimeden ibaret kalmakta insanlar vaat edilen estetik algısına ulaşmak onun gibi olmak ya da o biçimde bir beğenme dürtüsüne sahip olmak için öz benliklerinden feragat etmektedirler.

 

Zaman ne gösterir bilinmez ancak gözlemlenebilen gidişat pek de iç açıcı görünmüyor. İnsanların bu duruma adapte olması gidişatı daha da kötüye götüren bir durum. Bir gün oturun ve etrafınıza, geçmişinize ve hayatınızdaki birçok şeye bakın. Şeyleri beğenmenizi sağlayan nedir? Özgün bir beğeni dürtüsüne mi sahipsiniz yoksa yönlendiriliyor musunuz? Birçok şey daha da aydınlanacaktır hayatınızda. Kendinize iyi bakın. :)